Enerji lojistiğini anlamadan önce enerji nedir, enerji kaynakları nelerdir bunları anlamamız ve bilmemiz gerekir. Lojistik hayatımızın her evresinde belki de her anımızda ihtiyaç duyduğumuz bir şey olduğu için bu konuda da yine lojistiğe ihtiyacımız vardır. Bu konu bize lojistiğin sadece ürün, insan, hayvan taşıması olmadığını gösterir.
Enerji; en basit anlamıyla hareket ettirici güç demektir. Bir nevi iş yapma anlamında düşünebiliriz. Her üretim faaliyeti, belli bir enerji harcamasını gerektirir. Baktığımız da bizler bile gün içinde bu kelimeyi sıklıkla kullanırız enerjim bitti, enerjim kalmadı yani enerjiye, o işi yapabilme gücünü hissetmek isteriz. Bu gücü hissetmek için ise yemek yeriz, uyuruz. Yemek yapmak için de ocak veya fırın kullanırız ve bu cihazları enerji ile çalıştırırız. En başa dönersek bu yemeğin soframıza kadar gelebilmesi için, hammaddelerini yetiştirmek, toplamak ve yemeye hazır gelmesi yine enerji ile mümkündür.
ENERJİ KAYNAKLARI NELERDİR?
Çeşitli yöntem ve teknikler kullanılarak ekonomik amaçlarla enerji elde edilebilen kaynaklara enerji kaynakları denir.
İstisnasız hayatımızın her anında ihtiyaç duyduğumuz enerjinin elbette bir kaynağı vardır ve bu kaynakların sınıflandırılmasında birçok farklı yaklaşım benimsenebilse de, çoğunlukla kullanılan ve toplum tarafından da kabul gören, enerji kaynaklarının tüketilebilirlik durumlarına göre tasnif edilmesidir.
Tüketilebilirlik durumuna göre sınıflandırılan enerji kaynakları ikiye ayrılır:
- Yenilenebilir Enerji Kaynakları: Yenilenebilen enerji kısaca özetlemek gerekirse; enerji üretimi için doğal süreçlerden yararlanılan, kullanılan kaynakların tükenme hızından çok daha hızlı bir sürede kendini yenileyebilen enerji kaynaklarıdır. Başlıca Güneş, Rüzgar, Jeotermal, Biyokütle, Hidroelektrik ve Dalga enerjilerini kapsar.
- Yenilenemeyen Enerji Kaynakları: Yenilenemez fosil enerji kaynakları ise, geleneksel ya da konvansiyonel olarak da adlandırılan yenilenemeyen enerji kaynakları, adından da anlaşılabileceği gibi enerji olarak tüketildikleri takdirde ömrünü dolduran yani yalnız bir kez kullanılabilen kaynaklardır. Günümüzde başlıca kullanılan yenilenemez enerji kaynakları kömür, petrol, uranyum, toryum ve doğal gazdır ve ülkeler yeni kaynak arayışlarına her ne kadar devam etseler ve denizlerde sıklıkla petrol ve doğal gaz gibi stratejik kaynaklarla karşılaşılsa da, uzmanların görüşü yeni rezervlerin endüstrileşmeden robotikleşmeye doğru adım adım ilerleyen dünyanın ihtiyaçlarını karşılamayacağı yönündedir.
Enerji kaynaklarının tüketilebilirlik sınıflandırması dışında;
- Dönüştürülebilirliklerine Göre
- Fiziksel Hallerine Göre
- Yeraltı – Yerüstü Kaynaklara Göre
- Organik – İnorganik Formlara Göre
Sınıflandırılması da mümkündür.
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINA GENEL BİR BAKIŞ
Temel itibariyle baktığımızda yenilenebilir ve yenilenemez olarak gruplandırılan enerji kaynaklarında, yenilenemez enerji kaynaklarının doğa üzerindeki deformasyonu ve her geçen gün çok daha değerli hale gelmesi, ülkelerin enerji politikalarını yenilenebilir enerji kaynakları üzerinden kurgulamasına ve bu kaynaklardan elde edilen enerjinin güçlü bir alternatif haline gelmesi hedefine doğru organize ettiği aşikardır. Elbette ülkemizin de bu bağlamda çalışmaları vardır ve bunlar içerisindeki en belirgin örneklerden biri; 2008 yılında rüzgar enerjisi aracılığıyla 364 MWm elde edilirken, bu üretim miktarının 2019 yılında 7615 MWm kapasiteye ulaşmasıdır.
Ülkemizin geleceğinde stratejik öneme sahip yenilenebilir enerji kaynaklarını kısaca detaylandırırsak;
- Jeotermal Enerji: Sağlık turizmi, konut ve seraların ısıtılması alanlarında aktif olarak kullanılan jeotermal enerjiyi dünyamızın yüzeyinden çok daha derin bölgelerinde ısınarak yüzeye doğru ulaşan yeraltı sularının yarattığı bir enerji kaynağı olarak tanımlayabiliriz. Ülkemizin genelinde karşımıza çıkan jeotermal kaynaklar, ağırlıklı olarak Ege ve Güney Marmara bölgelerinde yoğunlaşmış, yetkili kurumlar da jeotermal tesisleri kaynaklara yakın bir şekilde organize ederek faaliyete geçirmiştir.
- Rüzgar Enerjisi: Rüzgar, hayatımızda milyonlarca kez karşılaştığımız bir doğa olayıdır ve en yalın haliyle; atmosferdeki sıcak ve soğuk havanın yer değiştirmesidir. Rüzgar enerjisi ise, rüzgarın yarattığı kinetik enerjinin türbinler yardımıyla elektrik enerjisine dönüştürülmesini ifade eder. Hayatımızın her alanında ürettiği elektrik ile etki sahibi olan rüzgar enerjisi, 1992 yılında T.C Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı tarafından kurulan Türkiye Rüzgar Enerjisi İşbirliği (TÜREB) ile ülkemizde çok daha önemli ve yatırım yapılabilir bir alan haline gelmiştir.
- Biyokütle Enerjisi: Hayvansal ve bitkisel kökenli olarak ikiye ayrılan biyokütle enerjisi, biyokütle atıkların yakılmasıyla elde edilir ve depolanabilir olması, çevreye zarar vermemesi, kolay yetiştirilmesi ve sera etkisi oluşturmaması ile gelecekte gündeme çok daha sık gelecek yenilenebilir kaynaklardır.
- Hidro (Hidroelektrik) Enerji: Toplumdaki yaygın kabulün aksine çevreye herhangi bir zararı olmayan hidroelektrik enerji; suyun hareket enerjisinin elektriğe dönüştürülmesini ifade eder ve üretim süreci itibariyle rüzgar enerjisi ile benzerlik gösterir.
- Güneş Enerjisi: Güneş ışınları dünyamıza yalnızca ışık değil ısı da verir ve güneş kollektörleri aracılığıyla bu ısıyı enerjiye dönüştürmek mümkündür. Güneş enerjisi aracılığıyla elde edilen enerjinin elektrik amacıyla kullanımı, ısınma amaçlı kullanımına kıyasla çok daha azdır ve ülkemizde mevcut durumda en büyük santraller Konya ve Nevşehir’de bulunur.
- Dalga (Gel-Git) Enerjisi: Güneşin çekim gücündeki değişimlere bağlı olarak deniz seviyesinin yükselmesi ve alçalması durumundan faydalanılarak elektrik enerjisi üretimi mümkündür. Temiz enerji kaynaklarından biri olan gel-git enerjisi, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına kıyasla nispeten ikinci önemdedir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji tüketimindeki payının artırılması, dövizle temin ettiğimiz yenilenemez enerji kaynaklarının maliyetler üzerindeki etkisinin azalmasına zemin hazırlaması açısından ülkemiz adına oldukça önemli bir çalışma alanıdır. Elbette enerji maliyetlerinin minimize edilmesinde yalnızca enerji üretim kapasitesinin artırılması değil, mevcut enerjinin de verimli kullanılmasının payı vardır ve bu bağlamda Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, “5627 Sayılı Enerji Verimliliği Kanunu” ile kamuda ve özel sektörde enerji verimliliğini yükseltmeyi amaçlamıştır.
YENİLENEMEZ ENERJİ KAYNAKLARINA GENEL BİR BAKIŞ
Yenilenemez enerji kaynakları fosil yakıtlar ve nükleer enerji olmak üzere iki başlıkta incelenir. Fosil yakıtlar yapılarında yüksek oranda karbon bulunan doğal kaynaklardır. Canlı kalıntılardan elde edilen bu eneri kaynakları arasında petrol, kömür, doğalgaz bulunur. Nükleer enerji ise maddenin en küçük yapı taşı olan atomun çekirdeğinden ortaya çıkarılır.
Bahsedeceğimiz üzere bu enerji kaynakları birçok sektörde ihtiyaç duyulur ve hayatımızın yapı taşlarını oluşturur. Ama maalesef ki bu enerjilerin bir limiti vardır, yeniden kullanım şansımız yoktur ondan dolayı bunlar yenilenemeyen enerji kaynakları olarak adlandırılır.
Bu konumuz da bizim için önemli olan kısım ise burası yani yenilenemez enerji kaynaklarıdır. Çünkü, bu kaynaklar dünya üzerinde sadece belirli noktalarda bulunur. Ülkeler bunlar üzerinden ticaret yapmakta, anlaşmalar yapmakta, ekonomilerine yön vermektedir. Kaynak dediğimiz şey elde edilmesinden kar sağlanan varlıklardır. Ekonomik değer, kaynağın azlığına ve kaynağa olan talebe bağlıdır ve ekonomiyi ilgilendirir. Bu kaynakların faydası hem kullanışlı olması hem de ekonomik maliyeti ile bulunduğu yerden çıkarılıp kullanıma sunulma bedeline bağlıdır. Mesel bir rezervden petrol çıkarmak istesek, çıkarmak için kullandığımız enerji yatırımı, bu rezervin sağlayacağı enerjiden fazla ise burasından bir kaynak olarak söz edemeyiz.
ENERJİ LOJİSTİĞİ
İnsan kontrolünde hareket eden her şey taşıma olarak adlandırılır. En basitinden günlük hayatımızda marketten aldığımız ürünleri kendimiz ya elimizle yada arabamızla eve taşırız. Dolayısı ile lojistik gibi enerji gibi eylemler hemen her anımızda vardır ve birbirleri ile uzaktan yakından bağlantılıdır. Taşınan her madde ait olduğu tedarik zinciri içinde yer alır. Mesela Depolama; insan kararıyla alana taşınması, taşınmanın durdurulması ve o alan içinde bekletilmesi olarak tanımlanır. Enerji de, tedarik zinciri içinde hammadde işlenmesinde, taşınmasında, yarı mamul üretiminde, ürünün üretilmek için fabrikalara taşınmasında, fabrikalardaki üretimde, ürünlerin tüketime ulaştırılmasında, hatta geri dönüş aşamasına kadar kullandığımız olmazsa olmazımızdır.
Enerjiyi dışarıdan bakınca tükenmeyen enerjiler ki; diğer tanımıyla Yenilenebilir Enerji Kaynakları, yani Güneş Enerjisi, Rüzgâr Enerjisi, Biyoenerji, Hidrojen Enerjisi, Jeotermal Enerji, Dalga Enerjisi, Hidroelektrik Enerji gibi gruplayabiliyoruz. Tükenen enerjiler ise; kısmen fosil enerjisi diye isimlendirilmekte; Petrol, Doğalgaz, Kömür ve Bor diye gruplanmaktadır. Son olarak Nükleer Enerji de enerji kaynakları içine girmektedir.
Enerjinin kullanılma şekli ise ham petrolün rafinerilere taşınması ve buralarda Dizel, Benzin, LPG gibi alt türevlere çevrilmesi, bunların tüketim noktalarına taşınması ile sağlanabilmektedir. Doğal gaz ise genellikle boru hatlarıyla veya sıvılaştırılarak tankerlerle taşınmakta ve petrol türevleri gibi depolanmakta, kullanım noktalarına ulaştırılmaktadır.
Yenilenebilir enerjilerin tamamı büyük santrallerde elektrik enerjisine çevrilip kablolarla dağıtılmaktadır. Bu enerjinin depolanma kapasitesi piller dışında yok denecek kadar azdır. Anında tüketilmektedir. Nükleer enerji de santrallerde elektrik enerjisine çevrilmekte ve dağıtıma sunulmaktadır.
Her enerji grubunun farklı dağıtım ve depolama sistemleri kullanılmaktadır. En büyük ortak özellikleri, sürecin tamamında taşınan ve depolanan malzemeler ve enerji çevreye zarar veren özellikler taşıdığından dolayı Sağlık, Emniyet ve Çevre kurallarına uygun sistemlerle taşınmalı ve depolanmalı ve bu süreçte çalışan her kişi ve kurum, her araç, ekipman ve depolama tesisleri gerekli eğitimleri almak ve bunu sertifikalarıyla belgelemek zorundadır. Enerji lojistiğinin kuralları sık sık değişmekte birçok bakanlık kendi yetki alanlarında sık sık tebliğler çıkartmakta ve kontroller yapmaktadır. Bu takibi uygulamacılar için son derece zor bir işlemdir. Bunun çözümü ADR yani tehlikeli maddeler konusunda danışmanlık yapan kuruluşların iş birliği ile çalışmaktır. Aksi takdirde işlerin yürümemesi, kesintilere uğraması dolayısıyla çok yüksek cezalar ödenmesi kaçınılmazdır. Enerji ihtiyacı yıllar geçtikçe büyümekte ve her enerji grubunun kullanım yüzdesi de değişiklik göstermektedir. Çevreye olan duyarlılık arttıkça fosil yakıtların yerini yenilebilir enerji almaktadır. Lojistik de bu paralelde farklılıklar yaratarak, değişime destek olmaktadır.
Her işlemde ve olaylarda olduğu gibi gelişen teknoloji ile birlikte ve ülkelerin enerji ihtiyaçları çerçevesinde günümüzde farklı enerji kaynaklı kullanılması kaçınılmazdır. İthalat ve ihracatın asıl amacı neyse enerji lojistiğin de o amaç vardır. Yani her enerji her ülkede bulunmayabilir bunun sonunda ise enerji lojistiği ortaya çıkar. Bu enerji kaynaklarının hem elde edilmesi hem de üretildikleri tesislerden kullanıcılara kadar gelmesini sağlayan bütün bu süreç enerji lojistiğidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının üretilmesi için kullanılan geniş çaplı araçların transferinden, bu işlemler ile elde edilen elektrik enerjisinin pil ve batarya gibi araçlara yüklenmesi ya da direkt olarak kablolar ile transfer edilmesi de enerji lojistiğidir. Enerji lojistiği, günümüzün en büyük ve en önemli ihtiyaçlarının başında geldiği için çok daha hızlı, güvenilir ve uygun fiyatlı olması amaçlanmaktadır.
Tüm lojistik işlemlerinde olduğu gibi enerji lojistiğinde de firmaların önceden planlamalar yapması ve buna uygun hareket etmesi gereklidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elde edilmesi için kullanılan geniş çaplı araçların, planlanan bölgeye transfer edilmesi sürecinde karşılaşılabilecek tüm engeller önceden planlanarak bu engellerin önüne geçilmesi oldukça önemlidir. Aynı zamanda elde edilen enerjinin hangi yollar ile transfer edilmesi ya da depolanması gerektiği de planlanarak, firmaların transfer ve depolama masraflarının azalması sağlanmalıdır. Enerji taşımacılığı içerisinde yer alan tüm işlemler, enerji lojistiği çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.
Enerji lojistiğine genel olarak bakarsak daha karmaşık ve dikkat gerektirir. Çünkü mesela Doğal gaz taşınmasında ufak bir sızıntı bir arıza büyük sorunlara ve maliyete yol açabilir. Bununla birlikte rüzgar türbinleri gibi sürdürülebilir enerji kaynaklarının üretimi için kullanılan yüklerin depolanması ve taşınması da enerji lojistiği kapsamına girmektedir. Rüzgar türbinleri gibi genellikle 60 metreden uzun yüklerin taşınması, standart lojistik yöntemleri ile mümkün değildir. Bu nedenle taşımacılık için çok daha kapsamlı planlamalar ve araçlar gereklidir. Büyük parçalı yüklerin taşınması için genellikle yüksek kapasiteli vinçler ve özel yardımcı malzemeler kullanılmaktadır. Aynı zamanda bu yüklerin depolanması da genellikle yük ihtiyaçlarına göre açık ya da kapalı depolarda gerçekleşmektedir.
Enerji lojistiği genel olarak yenilenebilir ve yenilenemeyen enerji kaynaklarının lojistiği olmak üzere 2 ana kategoriye ayrılmaktadır. Yenilenebilir enerji lojistiği genel olarak; bioenerji, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, hidroelektrik ve benzeri tükenmeyen enerji kaynaklarının lojistik işlemlerini kapsamaktadır. Yenilenemeyen enerji kaynaklarının lojistik işlemleri ise genellikle doğalgaz, petrol, kömür ve nükleer enerji gibi enerji kaynaklarının lojistiğini kapsar. Ham petrolün kaynaktan çıkarıldıktan sonra işlenmek üzere ilgili tesislere transfer edilmesi, işlenen petrolün ise sonraki proseslere sevk edilmesi, depolanması ya da direkt olarak alıcı kişi ya da firmalara teslim edilmesi gibi işlemler de enerji lojistiği kapsamına girmektedir.
Enerji lojistiği her ne kadar sadece enerji kaynaklarının transfer, depolama ve benzeri lojistik işlemlerini kapsıyor gibi görünse de, bu kaynakların elde edilmesi için kullanılan tüm aletlerin lojistik işlemleri de enerji lojistiği kapsamına girmektedir. Petrol ve doğalgaz gibi yenilenemez enerji kaynaklarının çıkarılması, transfer edilmesi ve depolanması gibi işlemler enerji lojistiği kapsamı içerisinde yer almaktadır. Doğalgazın çıkarıldıktan sonra çeşitli hatlar ya da benzeri taşımacılık yöntemleri ile transfer edilmesi ya da çıkarıldıktan sonra uygun koşullarda saklanması gibi tüm detaylar enerji lojistiği içerisinde yer almaktadır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının lojistik işlemleri ise genellikle bu kaynakların elde edildikten sonra depolanması ile ilgilenmektedir. Güneş enerjisi, termal enerji ya da rüzgar enerjisi gibi farklı yöntemler ile elde edilen elektrik enerjisi genellikle ulaşması gereken bölgelere kablo ile transfer edilmektedir. Ancak geniş çaplı bataryalar kullanılarak da bu elektrik enerjisi depolanmakta, farklı kullanım alanları için depolanmaktadır. Elektrik enerjisinin elde edilmesinin ardından pil ve bataryalara doldurulması ve bu ürünlerin depolanması da enerji lojistiğinin kapsamında yer almaktadır. Çevre kirliliği bakımından daha düşük zararlarının yanı sıra firma ve kullanıcılara çeşitli fiyat avantajları da sunan yenilenebilir enerji kaynaklarının depolama ve dağıtım işlemlerinde profesyonel adımlar atılması, firmaların transfer masraflarının da düşmesini sağlamaktadır. Firmanın kendi birimleri arasındaki iletişim kopuklukları, envanter stoklarının düzgün belirlenememesi ya da ürünlerin transferinde uygun rotaların belirlenememesi gibi sorunlar yaratabiliyor. Bu gibi sorunların önüne geçmek için ise lojistik işlemlerinde mümkün olduğu kadar teknolojiyi kullanarak güçlü bir iletişim ağı kurulması gerekiyor. Aynı zamanda akıllı sistemler yardımı ile oluşturulan lojistik ağları, enerji kaynaklarının dağıtımı sırasında da firmalara çeşitli avantajlar sunuyor.
Enerji lojistiği kapsamında değerlendirilen bir diğer işlem ise yenilenebilir ya da yenilenemez enerji kaynaklarının elde edilmesi için gereken tüm araç ve eşyaların tedarik edilmesi ve bölgeye transfer edilmesidir. Her ne kadar güneş enerjisi üretmek için kullanılan paneller çoğu zaman daha kolay taşınabilir boyutlara sahip olsa da petrol ya da rüzgar türbinleri gibi büyük çaptaki araçların taşınması, özel planlamayı gerektirmektedir. Bu noktada ise devreye enerji lojistiği giriyor. Enerji lojistiğinde rüzgar türbinleri gibi 50 metrenin üzerindeki uzunluklara ulaşan araçların taşınması için, Low-Bed kamyonlar kullanılmaktadır. Bu kamyonlar, geniş hacimler ve oldukça ağır için özel olarak tasarlanmaktadır. Aynı zamanda çeşitli çevre yollarını kullanmak için de özel izinler almak gerekebileceği için, taşıma öncesinde izlenmesi gereken güzergahın net olarak belirlenmesi ve buna uygun adımların atılması oldukça önemlidir.
Enerji lojistiği içerisinde dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan bir tanesi transfer ve depolama işlemlerinde çevreye minimum düzeyde zarar verilmesidir. Her ne kadar petrol ve benzeri yenilenemez enerji kaynakları, kullanımı sırasında çevreye zarar veriyor olsa da bu enerji kaynaklarının elde edilmesi ya da transferi sürecinde çevreye verilen zarar azaltılmalıdır. Enerji lojistiği planlamaları sırasında enerjinin üretim yöntemi göz önünde bulundurulmalı ve buna uygun sağlık ve çevre önlemleri alınmalıdır. Depolama sürecinde ise bu kaynakların çevreye sızması ya da zarar vermesi engellenmeli ve uygun depolama şartları oluşturulmalıdır. Enerji lojistiği ise sadece ürünlerin taşınması değil aynı zamanda depolanması ve bu süreçte alınması gereken önlemleri de içerisinde barındırmaktadır. Aynı zamanda ülkenin yasaları da göz önünde bulundurularak bakanlıklar tarafından istenilen güvenlik önlemleri de yakından takip edilmelidir. Gereken önlemlerin alınmaması ise firmanın hem elinde olan kaynakları verimli şekilde kullanamamasına ve buna bağlı olarak zarar etmesine hem de yapılan denetimlerde işlerin kesintiye uğratılarak firmanın ceza ödemesi ile sonuçlanmaktadır. Bu nedenle enerji lojistiğinde üretim, transfer ve depolama işlemlerine başlamadan önce gereken tüm tedbirlerin alındığından emin olunması oldukça önemlidir.
Enerji lojistiği, ülke ekonomilerinin gelişmişlik göstergesidir ve ticaret dünyası için hayati önem taşır. Enerji günlük yaşamımızın ve üretimimizin en önemli girdilerindendir. Sanayinin, teknolojinin gelişmesiyle de birincil kaynaklı enerji üretimine ve özellikle elektrik enerjisine olan gereksinim halen artış göstermektedir. Hayat standartlarının yükselmesi, artan nüfus, yeni teknolojiler her yıl daha fazla enerji kullanımını gerektirir.
Her an artmakta olan enerji talebi ile ortaya çıkan maliyet ve fiyat artışları da birçok ülkede enerji sektöründe yeni tedbirlerin alınmasını ve yatırım ihtiyacını zorunlu kılmaktadır. Hayatımızın vazgeçilmezlerinden olan Petrol, Kömür ve Doğalgaz gibi yüksek enerji kaynaklarının yanı sıra Su, Rüzgar ve Güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanarak üretilen enerjisi de önemli yatırımlardandır.
Gelişmekte olan ülkemiz için de enerji, tüm dünyada olduğu gibi en önemli stratejik konuların başında yer alıyor. Artık belli başlı enerji kaynakları ile tüm Türkiye’yi aydınlatmak mümkün değil. Hızla artan bu enerji talebi, özellikle Türkiye’nin başta petrol ve doğal gaz olmak üzere enerji ithalatına olan bağımlılığını artırıyor. Enerjide bağımsızlık için yenilebilir enerjiye geçmek zorundayız.
Coğrafi konumu itibariyle büyük avantajlara sahip olan ülkemiz, çok çeşitli birincil enerji kaynakları olan hidroelektrik enerji, jeotermal enerji, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi tükenmez kaynak potansiyellerine de sahip. Yenilenebilir enerji kaynakları hem ülke enerji politikasının hem de enerji sektörünün öncelikli konularından biri haline geldi. Hidroelektrik santrallerine, rüzgar santralleri ve jeotermal enerji santrallerine yapılmaya başlanan yatırımların sonuçları da alınmaya başlandı. Türkiye’de geçen yıl tüketilen 245 milyar kilovatsaatlik elektriğin yüzde 29’u (73 milyar kilovatsaat) yenilenebilir enerji kaynakları tarafından üretildi.
Bu sektörün bu kadar önemli olması ve genişlemesi ile birlikte, lojistik sektörünün içinde olan firmalarda özel uzmanlık alanı gerektiren ‘enerji lojistiği’ konusunda birimler açılmaya çoktan başladı bile.
Ülkelerin gereksinim duyduğu enerjiyi yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve güvenli bir şekilde ulaştırma zorunluluğu olan enerji sektöründe, ulaştırma modunun seçimi, ekipmanların hasarsız ve zamanında proje yerine teslimi, doğru planlama gibi faktörler büyük önem taşır. Bu önemin farkında olan lojistik firmaları, enerji taşınmasında uzmanlaşmayı sağlayacak adımlar da atmaktadır.
Lojistik sektöründe ki firmaların çoğu, sadece Türkiye de değil diğer ülkelerde de enerji projelerinde çoktandır söz sahibidir. Kafkasya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika enerji lojistiğinde Türk firmalarının güçlü olduğu pazarların başında geliyor.
TÜRKİYE’NİN KÜRESEL ENERJİ TİCARETİNDEKİ ROLÜ
Türkiye bölgesinde enerji ticaretinde merkez ülke konumuna ulaşmayı amaçlamaktadır. Türkiye bu hedefe yönelik olarak bölgede önemli doğalgaz ve petrol boru projelerini hayata geçirmiş veya hayata geçirilmesine öncülük etmiştir. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı (BTC), Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı (SCP), Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) Doğal Gaz Boru Hattı, Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Enterkonnektörü (ITG), Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) ve TürkAkım bu kapsamdaki projeler arasındadır.
Türkiye’nin Avrupa’nın enerji arz güvenliğine yıllardır sağladığı katkı 2020 yılında yeni bir seviyeye ulaşmıştır: Avrupa’nın 4. doğal gaz arteri olan Güney Gaz Koridoru 2020 sonunda tamamlanan Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) sayesinde hayata geçmiştir. Güney Gaz Koridoru’nun belkemiği Türkiye’den geçen Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı’dır (TANAP). TANAP’ın 2026 yılında 31 milyar metreküp (bcm) yıllık kapasiteye ulaşması hedeflenmektedir.
Son dönemde ülkemizin doğal gaz arz güvenliğinin pekiştirilmesine katkı sağlayan diğer bir proje TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı projesidir. Bu proje Karadeniz’in altından döşenen her biri 15,75 bcm kapasiteye sahip iki boru hattından oluşmaktadır. İlk hat ülkemize, ikinci hat ise Avrupa ülkelerine doğal gaz sevki gerçekleştirmektedir.
Dünya petrol talebinin yaklaşık %3’ünün Türk Boğazları yoluyla taşınması nedeniyle küresel enerji güvenliği bakımından Türk Boğazlarının da ayrı bir önemi vardır.
ENERJİ KRİZİ
Enerji krizi, enerji kaynaklarının arzında oluşan darboğaz veya fiyat artışı sonrası ortaya çıkan duruma verilen isimdir. Popüler literatürde özellikle elektrik şebekelerinde ve araçlar için yakıt tedariği sıkıntısı için kullanılmaktadır. Son yıllarda endüstriyel gelişme ve nüfus artışıyla birlikte enerji için küresel talep büyük bir artış göstermiştir.
Enerji krizi tüm Dünya da meydana gelen bir oluşumdur. Doğalgaz, kömür ve elektrikte fiyatlar geçtiğimiz yıllarda rekor kırmıştır. Bu enerjilerin ne kadar önemli olduğuna yukarıda değinmiştik. Mesela Çin gibi dünya devi bir ülke bile, bazı bölgelerinde fabrikalar yeterli enerji bulamadığı için üretime kısa aralar verildiği bilinmekte. Dünyada enerji talebi hızla artarken ne yazık ki arzda ki artış buna yeterli yanıt verememekte. Enerji krizi’nin temel nedeni olarak bunu söylemek mümkündür yani, enerji talebine karşı arzın yetersiz kalması.
Başta doğalgaz olmak üzere petrol, kömür ve genel olarak enerji fiyatları tüm dünyada rekor seviyelere çıkmış durumda. Avrupa gaz fiyatlarında artan fiyat elektrik fiyatlarına yansımaktadır. Avrupa’da başlayan kriz, hem arz hem talep piyasasında çok fazla unsurun bir araya gelmesiyle çıkmıştır. Özellik son yıllarda pandemi’nin etkisiyle herkes evlere girince doğalgaz talepleri yükseldi. Üreticiler ise artan bu talebe yetişemedi.
Diğer taraftan Avrupa’nın en büyük gaz ithalatçısı Rusya artan talebe arz ile yanıt vermedi buna sebep olarak ise Avrupa’nın karşı çıktığı Kuzey Akım 2 boru hattı projesini Rusya’nın bu vesile ile kabul ettirme gayreti gösterilmişti.
Avrupa da başlayan bu krizler doğalgaz’ın neredeyse tamamını ithal eden Türkiye’yi olumsuz etkiledi. Dünya ekonomisi, Kovid-19 salgınının yaralarını sarmaya çalışırken, küresel enerji krizi 2022’de de ekonomik toparlanmayı derinden etkilemeye devam edecek gibi duruyor.
Enerji talebinde tarihi düşüşe neden olan Kovid-19 salgını, kapanmaların ardından tekrar açılan ekonomilerin hızla artan petrol, doğal gaz ve kömür talepleri karşısında fosil yakıt piyasalarında şiddetli dalgalanmalara yol açtı. Enerji talebinin düşmesiyle yatırımlar durma noktasına geldi, çok sayıda işçi işini kaybetti ve tedarik zincirlerinde dalgalanmalar başladı.
Salgın döneminde düşen enerji üretimi henüz ivme kazanmadan talebin hızla artması, enerji fiyatlarını Avrupa ve ABD gibi bölgelerde rekor seviyelere çıkararak piyasalarda aksaklıklara neden oluyor. Söz konusu enerji krizi, salgın döneminde istihdam kaybıyla mücadele eden ülkelerin yüksek fiyatlar nedeniyle daha da zarar görmesine yol açmaktadır.
Dünyada doğalgaz tedariğinde sıkıntılar yaşansa da Türkiye’ye baktığımızda 2026 yılına kadar devam eden uzun dönemli doğalgaz alım anlaşmaları bulunmakta. Bu anlaşmalar sayesinde Türkiye enerji konusunda kısmen de olsa güçlü durumda. Bu durumda tabii ki doğalgaz fiyatlarında yaşanacak artışlardan çok fazla etkilenmemesi demektir. Bu krize doğalgazın neredeyse tamamını ithal eden Türkiye hazırlıksız ve zor bir dönemde yakalandı. Doğalgaz boru hatlarıyla taşınarak evlere ve santrallere ulaşmakta. Doğalgazın ihtiyacı karşılayamadığı durumlarda ya da taşınamadığı yerlerde LNG devreye girmekte. LNG ise, Doğalgazın belirli bi soğutma işleminin ardından sıvı hale dönüşmesi ile elde ediliyor ve enerji ihtiyacı olduğu yerlerde kolayca taşınabiliyor. Türkiye doğalgazın ihtiyacını karşılayamadığı durumda işete bu LNG alımını gerçekleştirmekte. Türkiye doğalgazı Rusya, Azerbaycan ve İran’dan boru hatlarıyla, LNG’yi de Cezayir, Nijerya ve diğer ülkelerden gemilerle satın alıyor.
Instagram Hesabı‘mızı da takip edebilirsiniz!
No responses yet