Tehdit kavramı sözlük anlamı itibariyle de nerede ne zaman ve ne şekilde gerçekleşeceği öngörülemeyen olaylardır. Deniz yolu ulaştırmasında gerçekleşen tehditler içsel tehditler ve dışsal tehditler olarak ikiye ayrılır. Aslında işin özünde içsel tehditler şirketlerin kendi bünyesinde ve kendi hatalarından kaynaklanan tehditlerdir. Mesela bunlar çalışanlardan kaynaklanabilir veya rotalamada verilen yanlış kararlardan kaynaklanabilir. Hatta ve hatta donanım eksikliğinden de kaynaklanabilir. Tehlikeli madde taşımacılığında personelin ihmali sonucunda gerçekleşen tehditler de iç tehditler arasındadır. Dışsal tehditler ise şirket dışında gerçekleşir ve tamamen şirketten bağımsızdır , şirket bir müdahalede bulunamaz. Bu tehditlerden başlıcası ise korsan (haydut) saldırılarıdır.
Deniz taşımacılığının önemine aslında hepimiz hakim olsak da şunu çok net bir şekilde belirtmemiz gerekiyor ki şu an dünyada yapılan uluslararası ticaretin büyük çoğunluğu deniz taşımacılığıyla yapılmaktadır. Deniz yolu taşımacılığının farklı taşıma sistemlerine göre tek seferde en fazla taşıma kapasitesine ve en düşük maliyete taşımaya olanak sağlaması küresel ticareti büyük ölçüde deniz yollarına bağımlı hale getirmiştir. Özellikle son zamanlarda ithalat ve ihracatın da artmasıyla deniz taşımacılığı ekstra bir yoğunluk kazanmıştır. Deniz taşımacılığın bu denli gelişimiyle orantılı olarak geçmişten günümüze kadar gelen ve deniz ticaretini aynı zamanda armatörleri de kötü yönde etkileyen bir problem olan korsanlık hala etkisini göstermektedir. Aslında günümüzde yaşanan siyasi , politik ve teknolojik gelişmeler eskisi kadar büyük bir etki göstermesine engel olabilmekte. Fakat yakın zamanda gerçekleşen pandeminin bir sonucu olan ekonomik kriz belirli grupları toplu halde korsanlığa yönelmektedirler. Denizlerde yaşanan bu olay bir nevi bir terör olayı olarak da nitelendirilmektedir. Korsanlık yapan bu kişi ve gruplar uyuşturucu maddelerin taşınması , mültecilerin taşınması gibi bir çok suç teşkil eden vakayı gerçekleştirmektedir. Bu durum onlar için çok karlı bir ortam yaratmakla beraber bir çok ticaret yapan firmaya büyük mağduriyetler yaratmaktadır. Öte yandan yirmi birinci yüzyılın ileri teknolojilerini ticaret yapan gemicilerimiz tarafından kullanıldığı gibi aslında günümüz haydutları (korsanları) tarafından da kullanılmaktadır. Gerçekleştirdikleri haydutluk ve silahlı soygun faaliyetleriyle denizyolu taşımacılığı için ciddi bir tehdit teşkil etmekte , küresel ekonomiye yıllık 13-16 milyar dolar ek maliyet ortaya çıkarmakta olduklarını düşünürsek dünya ticareti için ciddi bir şekilde üzerinde durulması gereken bir sorun halini almışlardır.
Şu anda on yedinci yüzyılda Karayip adalarında yaşanan korsanlık olaylarının anlatıldığı macera filmlerinden bildiğimiz bir gözü kaplamalı , tahta bacaklı , çengel elli , kayıp hazine peşinde koşan korsanlar yok maalesef karşımızda. Az önce de bahsettiğimiz gibi günümüz ileri teknolojilerini korsanlar da kullanıyor bu nedenle de sansasyonel haydutluk ve silahlı soygun faaliyetleriyle deniz yolu taşımacılığı ciddi tehdit altındadır.
Şimdi biraz da sizinle genelde denizlerde yaşanan bu korsanlık olayının nasıl gerçekleştiğini inceleyelim. Öncelikle korsanlar genellikle bot yardımıyla gemilere yanaşmak suretiyle gemiyi durdurarak mürettebatı silahla tehdit ederek para ve değerli eşyaları alırlar. Veyahut limanlarda liman yakınlarındaki yerlerde silahlı olarak toplanan korsan toplulukları gemilerden nakit para , taşınan eşyaları ve aynı zamanda gemide bulunan diğer değerli eşyaları da çalabiliyorlar. Bir başka saldırı türü ise gemiler seyir halindeyken gemi personelini etkisiz hale getiren ve geminin yüklerinin başka bir gemiye nakledilmesini sağlayan bir korsanlık şeklidir. Bu saldırı şeklinde genellikle personellere karşılık firmadan fidye de istenmektedir. Fidye ve pazarlıklar uzun uzun zamanlar aldığından bu türden saldırılarda kamuoyunu genişçe bir süre meşgul edebiliyor. Korsanlar bazen çok tehlikeli olarak geminin tüm personellerini öldürebildiği ve sahtecilikle geminin yüklerinin satılabildiği durumlar da gerçekleşebilir. Anlayacağınız bir gemiden elde edebilecekleri tüm para eden şeyleri düşünüp onları çalacakları tüm yolları bulmuşlardır ve bu yolları gerçekleştirmekte hiçbir çekinceleri de yok. Bu ve bunun gibi hareketlerin tamamını enine boyuna planlayarak gerçekleştirmektedirler. Korsanlık belirli bölgelerde de oldukça yoğunlaşmış durumda. Bu bölgelerden bahsetmemiz gerekirse Bangladeş , Hindistan , Endonezya , Aden Körfezi gibi bölgelerdir. Buralarda özellikle gemiler acil durum olana dek Endonezya kıyılara asla yanaşmak istemezler. Bu bölgelere ek olarak Malezya sahilleri , Güney Çin denizi , Vietnam bölgesi ve Singapur bölgesi de pek güvenli değildir. Bu bölgelerde de dünya ticaretinin ekonomik değeri oldukça yüksek malları taşındığı için korsanların önemli bir kar elde ettiği konumlar olarak adlandırabiliriz. Başka hangi bölgeler denizcilik açısından güvenli değildir diye sorarsanız.. Afrika kıtasından Fildişi sahilleri , Nijerya , Gana , Tanzanya ve Somali çevresi. Güney Amerika’da ise Haiti , Jamaika ve Peru’da pek de güvenli olmayan konumlarımız arasındadır. Bu bölgelerde alınan önlemlerden bahsetmemiz gerekirse ; Öncelikle NATO bu kapsamda savaş gemilerinden olan bir filo hazır bulundurmaktadır. Bu savaş gemileri Afrika kıtasında seyir yapmaktadır. Bunun en önemli sebeplerinden biri de bu bölgede artan uyuşturucu madde ticareti ve aynı zamanda Nijerya bölgesinde petrol tesislerine yapılan saldırılardır. Bu bölgelere yardım götüren gemileri bile tehdit altına alan korsanlar bulunmakta. Bu da orada ciddi bir tedbiri beraberinde getiriyor olmalı. Hiçbir fırsatı kaçırmayan deniz korsanları bu bakımdan denizde ve deniz ticaretinde bulunan bütün gemileri tehdit altında tutmaktadır. Bölgede yardım götüren gemiler yardımlarını ihtiyacı olan yerlere ulaştırmakta güçlük çekmektedir. NATO kuvvetleri hem deniz çevresinde hem seyir halinde operasyonlar yapacak birliğini oluştururken özellikle olayların önüne geçilmesini sağlayacak bir istihbarat ağının üzerinde durmaktadır.
Son yıllarda ülkemizde ve dünya kamuoyunda Aden Körfezi , Somali Karasuları ve açıkları , Arap Denizi ile bu bölgelerde Somalili deniz haydutları tarafından gerçekleştirilen deniz haydutluğu ve silahlı soygun faaliyetleri sıkça gündeme gelmektedir. Ülkemiz açısından yıllık ortalama 360-380 adet Türk Bayraklı veya Türkiye bağlantılı ticaret gemisi bu bölgeden geçiş yapmakta olup ; toplam 33 ülke ile yapılan dış ticaret bu suyollarından taşınmaktadır. Türk Deniz Kuvvetleri bu bölgede deniz haydutluğu ile mücadele faaliyetleri göstermektedir.
Türk Deniz Kuvvetlerinde anılan bölgelerde yerine getirmiş olduğu görevler ülkemizin dünya denizlerinde hak ve çıkarlarımızın gözetilmesi , Türkiye’nin dünya denizlerinde de söz sahibi olduğunun uluslararası kamuoyuna açıkça ifade edilmesi , küresel dünya ekonomisinde ve dünya barışına katkı sağlaması adına büyük önem taşımaktadır. Somali bölgesinde Türk Deniz Kuvvetleri ile birlikte diğer uluslararası silahlı güçler tarafından alınan ve halen de devam eden yoğun güvenlik önlemlerinin bir sonucu olarak bu bölgedeki deniz haydutluğu ve silahlı soygun faaliyetleri önemli düzeyde azaltılabilmiştir. Fakat tabii ki tamamen sonlandırılamamıştır.
On altıncı yüzyılın ardından ticari gemilere verilen izin belgesinin ardından bu gemilerin düşman ticari gemilerine saldırılması ve üzerindeki yüke el onulması korsanlık olarak isimlendirilmiştir. Korsanlık faaliyetlerinde , bireysellik pek söz konusu değildir. Bunun yanı sıra korsanlık faaliyetlerine devletlerin izin verilmesi bile söz konusu olabilmektedir. Bu durumda sorumluluk genellikle izin belgesini veren devletlere ait olmaktadır. Korsanlık faaliyetleri Paris Deklarasyonu’nun imzalanması ile yasaklanmıştır. Silahlı soygun ise bir ülkenin kara sularında soygun yapılması durumuna verilen isim olarak tanımlanmaktadır. Korsanlıktan farkı ise faaliyetin yaşanma yeri deniz kara suların dışı ve açık denizler iken silahlı soygunda faaliyetin oluşma yeri ile ilgili ülkenin haklarının geçerli olduğu kara sular olmasıdır. İngilizcede silahlı soygun, ‘’armed robbery at sea ‘’ olarak adlandırılmaktadır. Korsanlıkla ilgili mücadele hakkındaki ana mevzuat Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’dir. (UNCLOS) Birleşmil Milletlere üye ve Deniz Hukuku Sözleşmesini imzalamış ülkelerin korsanlık ile mücadele görevini uluslararası işbirliği içerinde yürütmesi yasal bir sorumluluktur. Sözleşmenin maddelerine bakıldığında korsanlık yani deniz haydutluğuyla ilgili kişisel amaçlar elde etmek sebebiyle açık denizde işlenen yasadışı bir faaliyet olup korsanların başka bir devlete herhangi bir bağlantısı olmamaktadır. Deniz haydutluğu yani korsanlık İngiliz dilinde ‘’piracy’’ veya ‘’buccaneer’’ olarak tabir edilmektedir. Bu şekilde bakıldığında sözleşmenin korsanlıkla ilgili olan tüm maddelerini incelememiz gerekli oluyor ve bu maddelerde genel itibari ile devletlerin yükümlülüklerinden 100. Maddede bahsetmiş olup eğer açık denizlerde veya hiçbir devletin yetkisinin olmadığı deniz yollarında korsanlık yapılması durumunda bütün devletlerin bu suçu cezalandırmak için ellerinden geleni yapması gerektiğini söylüyor. 103. Maddede ise korsanların yani deniz haydutlarının bir gemi veya bir uçak kullanması durumunda fiilen kontrolü altında bulundukları kimseler tarafından 101. Maddede öngörülen fiillerden birini işlemeye deniz tahsis edilmiş gemiler veya uçaklar , deniz haydudu uçak veya demi sayılırlar. Bu gibi fiilleri işletmeye hizmet etmiş gemiler veya uçaklar da bu fiilleri işletmekte suçlu kişilerin kontrolü altında kaldıkları sürece deniz haydudu gemi veya uçak sayılırlar. Korsan bir gemiye veya uçağa el konulmasıyla ilgili anılan sözleşmenin 105. Maddesi de her devlete açık denizde veya hiçbir devletin yetkisine tabi olmayan herhangi bir yerde deniz haydudu bir gemiyi veya uçağı yahut korsanlık fiilleri sonucunda ele geçirilmiş olan ve korsanların elinde bulunan bir gemiye el konulabilir ve bu gemide ve uçakta bulunan kişileri yakalayabilir ve mallara el koyabilir. El koyan devletin mahkemeleri , verilecek cezalar ile iyi niyet sahibi üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak şartıyla gemi , uçak veya mallara ilişkin tedbirler konusunda karar verebilir. Aslında bir bakıma bundan da dolayı Birleşmiş Milletlere üye olan ve Deniz Hukuku Sözleşmesini imzalamış ülkelerin korsanlık yani deniz haydutluğuyla ile ilgili mücadele görevini uluslararası düzeyde işbirliği içinde yürütülmesi yasal bir zorunluluk ya da görev olarak adlandırılabilir.
Durum böyle olunca aslında Somali’de yaşanılan bu son Türk gemisiyle ilgili saldırı dünya genelinde büyük bir etki yarattı. Ülke genelindeki siyasi iktidarsızlıklar devam ederken merkezi devlet otoritesi de sarsılmaktaydı. Şartlar böyle olunca hukuken devlet olma niteliğine haiz fakat devletlerin yetkilerini icra etmekte aciz olan devlet anlamına gelen başarısızlıktan bahsediliyor bu durumda. Zaten bölgede yaşanılan bütün bu olumsuzluklar dünyayı da ilgilendiren ciddi problemler yaşanmaya başlandı. Bu problemlere örnek vermek gerekirse eğer şu şekilde özetleyebilir. Denizleri radyoaktif ve kimyasallarla kirleten ve zehirlenen , sahillerinin canlı deniz hayvanları yasa dışı yollarla tüketilen Somalililer, 2005 yılının sonlarına doğru, bölgelerinde bulunan yabancı balıkçılara, yük gemilerine ve lüks yatlara saldırmaya başlamışlardır. Bu saldırılarda ele geçirilen gemiler fidye karşılığı serbest bırakmış, böylece günümüzde yaşanan deniz haydutluğu faaliyetleri başlamıştır. Günümüzde dünya genelinde yaşanan deniz haydutluğu yani korsanlık faaliyetlerine gelecek olursak çoğunlukla dünya ekonomisi bakımından stratejik öneme sahip suyollarında ve özellikle de Afrika ve Güneydoğu Asya’da ortaya çıkmaktadır. Korsanlık faaliyetlerine karşı alınan önlemler bölgesel yoğunluğa ve korsanlık olaylarının sayısına da göre yıllarca farklılık göstermiştir. Somali örneğinden devam edecek olursak son yıllarda alınan önlemler göz önünde bulundurulduğunda korsanlık faaliyetleri oldukça azalma göstermektedir. Bu durumda gemilerin içerisinde alınan korunma önlemleri ve uluslararası silahlı güçler tarafından sürdürülen koruyucu faaliyetler ile korsanlık yani haydutluk olaylarının çok büyük ölçüde engellenebildiği ya da azaltılabildiği açıkça görülmektedir. Azalan haydutluk olaylarına rağmen bölgede uluslararası silahlı ve askeri güçlerin aldığı güvenlik önlemleri yoğun bir şekilde devam etmektedir. Somali’de yaşanan siyasi ekonomik kriz ve devlet otoritesinin yokluğu devam ettiği sürece, Somalili korsanların faaliyetlerini sürdüreceği düşünülmektedir.
Bunların yani sıra korsanlık yani deniz haydutluğu devletlere ciddi maliyetler de yaratmaktadır. Ülkelerin ciddi gelir kalemlerinin önüne geçme girişiminde bulunan bu davranışlarıyla ülke ekonomilerine ciddi açıklar yaratmaktadırlar. Şuan günümüzde dünya çapında yaşanan deniz haydutluğu yani korsanlık faaliyetlerinin maliyeti küresel olarak ekonomiye yıllık maliyet 13-16 milyar ABD dolar olarak düşünülmektedir. Tekrardan Somali örneği üzerinden değerlendirecek olursak durumu son yıllarda uluslararası toplumların yoğun uğraşı ve gemilerin kendi bünyesinde almış olduğu korunma tedbirleri sayesinde, Somali bölgesinde yaşanan korsanlık olaylarında ve korsanlar tarafından yapılan başarılı saldırılarda ciddi bir azalma görülmüştür. Bu azalma doğal olarak maliyet tablolarında da açık bir şekilde gözlere çarpmıştır.
Şimdi gelelim bu gibi korsanlık olaylarına dünya çapında ne gibi askeri önlemler alınıyor. Aslında bu durumla yetkili olmasa dahi mücadele eden bir çok dünya çapında kuruluş vardır. Bunlara örnek verecek olursak Birleşik Deniz Güçleri , Birleşik Görev Kuvvetleri , NATO’dan Deniz Görev Grupları ve son olarak Avrupa Birliği Deniz Gücü Atlanta görev almaktadır. Tekrardan Somali örneğinden ilerlemek gerekir ise Somali’de yaşanılan korsanlık yani deniz haydutluğu ile mücadele faaliyetleri kapsamında yürüten müttefik askeri operasyonlar, Amerika Birleşik Devletlerinin Bahreyn’de bulunan Beşinci Filosu Birleşik Deniz Gücünün de görev aldığı Birleşik Deniz Gücü yardımcılığında görev yapmaktadır.
Şimdi bu süreçlerde korsanlık faaliyetlerinde alınan sivil önlemlere de değinmek isterim. Aslında askeri önemler kadar öneli olmadığını savunan hatta ve hatta sivil önlemlerin pek de bir işe yaramayacağını savunan ve düşünen bir çok insan olmasına rağmen sivil önlemler en az askeri önlemler kadar önemli ve hatta bazen askeri önemlerin işe yarayamadığı bir çok durumda işe yarayabilme kapasitesine sahip önlemlerdir. Sivil önlemler denildiğinde aklınıza ne tarz önlemler geliyor bilmiyorum ama sivil önlemlerden kast ettiğimiz önlemler şunlar: örneğin Deniz Haydutluğu Temas Grubu (Temas Grubu), BM Güvenlik Konseyi’nin 1851 sayılı kararına istinaden 14 Ocak 2009 tarihinde oluşturulmuş esasında uluslararası bir topluluktur. Durum böyle iken gruba 70 devlet, NATO, Avrupa Birliği, Uluslararası Denizcilik Örgütü ve Afrika Birliği üyedir. Grubun amacı Somali bölgesindeki deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetleri kapsamındaki politik, askeri ve diğer faaliyetlerin koordinasyonunu sağlamaktır.
Yazımı sonlandırırken tekrar hatırlatmak isterim 2014 yılında dünya çapında 5000 denizcinin denizlerde saldırılara maruz kaldığı, bu 5000 kişiden 1000 kişinin fiziksel veya psikolojik olarak şiddetle karşı karşıya geldiği, 476 kişinin rehin alındığı ve 7 kişinin de öldüğü bilinmektedir (Oceans Beyond Piracy, 2015). Deniz haydutluğu yani korsanlık ve denizde silahlı soygun faaliyetlerinin ortaya çıktığı konumlar tek tek incelendiğinde olayların %75’i Endonezya, Malezya, Nijerya, Singapur Boğazı, Bangladeş ve Hindistan’da gerçekleşmektedir.
Spesifik olarak çok fazla korsanlık vakalarının görüldüğü özellikle birkaç bölge var ve bu bölgeler deniz ticareti açısından da çok tehlikeli olmakla birlikte çoğu denizcilik firmasının ve denizcinin sefer düzenlemeye yanaşmadığı bölgeler olarak tanımlanabilir. Şimdi bu bölgelerdeki istatistikleri ve tehlikeleri çok kısa gözden geçirelim.
1. MALAKKA BOĞAZI
Hint okyanusu civarlarında bulunan Malakka Boğazı korsanlık faaliyetleri yönünden yoğun bir lokasyondur. Boğaz, Çin’den Süveyş Kanalı, Mısır ve Avrupa’ya geçişin bir parçasıdır ve aynı zamanda Hindistan-Çin seyir rotasının en önemli hatlarından birini oluşturmasından da dolayı yüksek korsanlık vakalarının görüldüğü bir bölge.
2. GÜNEY ÇİN DENİZİ
Güney Çin Deniz genele bakıldığında Malezyalı ve Endonezyalı korsanların asıl en tehlikeli korsanlar olduğunu iddia ediyor. Böylelikle anlıyoruz ki bu popülasyonun yoğunlukta olduğu bir korsan istilasına maruz kalmaktadırlar.
3. ADEN KÖRFEZİ
Aden Körfezi’nin konumundan kısaca bahsetmemiz gerekirse eğer akılda kalıcılık bakımından şöyle anlatabiliriz. Aden Körfezi Kızıldeniz’e açılmaktadır ve Süveyş kanalı gibi çok önemli bir ticaret yolunun geçiş noktası olduğu bilinmektedir. Konumundan bahsetmişken bölgenin çok önemli problemlerine değinmeden olmaz. Bölge yoğun bir şekilde Somali korsanlarının saldırısına maruz bırakılmakta. Dolayısı ile deniz korsanlığı konusunda çok sık kulağımıza gelen bölgelerden olmasının bir sebebi geçmişte Aden’den geçen gemilere çok büyük zararlar vermiş olmaları.
4. SOMALİ
Somali’de 2011 yıllarında en üst seviyelere ulaşan deniz korsanlığı olaylarının oranlarının bu durumda olmasının bir sebebi de bölgedeki iç savaştan dolayı bölge halkında ortaya çıkan yoksulluk ve hükümet etkisizliğidir. Somali genel sınırlarında ülke halkı artık yoksulluktan kaçmak için tek çareyi korsanlık olarak gördüğü için de Somali ciddi anlamda denizcilerin korktuğu bir bölge olmaktadır.
5. GİNE KÖRFEZİ
Gine Körfezinin ne kadar tehlikeli olduğundan bahsetmeden önce konumunu kısaca gözümüzde canlandırmamızı sağlayalım. Öncelikle Gine Körfezi Kuzeybatı Afrika Ve Güney Afrika’ya açılan bir köprüdür. Bunu bilmek gerekli.. Gine Körfezi aslında önceleri korsan faaliyetlerinin görülür olduğu bir bölge değildi. Fakat yeni yeni görülmeye başladığı bir bölge olmakla beraber Avrupa ve Amerika için çok fazla önemli olan ham petrol ticaret rotası Gine Körfezi’nden geçmektedir.
6. BENİN
Benin , Gine körfezine kıyısı bulunan bir Afrika ülkesidir. Bu ülkede de korsanlık şiddetli bir şekilde görülmektedir ne yazık ki. IMO bu bölgede korsanlığı önlemek için bir çok adım atmış olsa dahi çok da bir ilerleme kaydedememiştir.
7. NİJERYA
Nijerya aslında herkesin konumunu bildiği bir yer fakat biz yine de yaşanılan vakaların gözümüzde daha net canlanması adına bir göz atalım. Nijerya , Afrika’nın batısında bulunmaktadır. Aslında bu konuma bu kadar değinmek istememin sebebini bence şimdi anlıyorsunuz. Çünkü Nijerya’nın bu konumu onu korsanlık faaliyetlerinin kovanı durumuna getirmektedir. Bölgede korsanlık tehditleri o kadar yüksek ki , deniz kargo taşımacılığı için en tehlikeli bölgesi olarak anılmaktadır. Nijerya donanmasının güvenliği sağlama çabaları çoğunlukla yetersiz kalmakla birlikte bölgede korsanlığı arttırıyor da denilebilmektedir. Ayrıca yüksek korsan tehdidi durumlarından dolayı bu bölgeden geçen navlun sigortala fiyatları normalin çok üzerindedir.
8. ENDONEZYA
Korsanlık faaliyetlerinin sıklıkla görüldüğü bir bölge olmasıyla bilinir aynı zamanda korsanların hedef aldığı alanlardan bazıları da bu bölgede gündüz yerine gece saatlerinde saldırılar yapılmasıdır. Özellikle bölgedeki Anambas , Natuna ve Merundung Adaları. Endonezya yetkililerinin ülkede yakalanan korsanlara karşı cezalandırıcı tepkisi dünya çapında sansasyon yaratmaktadır.
9. ARAP DENİZİ
Arap denizi denilince akla ilk olarak Umman Körfezi gelmektedir. Ve bu bölge deniz korsanları tarafından sık sık hedef alınan bir bölgedir. Uluslararası neredeyse tüm kuruluşlar ve yetkililer , Aden körfezi ve Somali kıyıları gibi korsanlıkla baş etmeye çalışan tüm bölgelerde aldıkları gibi bu bölgede önlemler almamaktadır. Bunun başlıca nedenine gelecek olursak , coğrafi konumunda bulunan filonun yetersizliğidir.
KAYNAKLAR
- https://ilginozgul.academy/2021/01/25/deniz-korsanliginda-riskli-bolgeler-ve-istatistikler/
- https://dergipark.org.tr/tr/pub/uiibd/issue/24165/256349
- https://www.lojistikkulubu.ist/deniz tasimaciliginda buyuk tehlike korsanlik/
Instagram Hesabı‘mızı da takip edebilirsiniz!
No responses yet